Midilli’den iki aşk hikâyesi

Yıl 1923. Lozan Anlaşması yapılmış, Anadolu’daki Hıristiyanlarla Yunanistan’daki Müslümanlar yer değiştirecek. Midilli’de de az buz bir Müslüman nüfus yok: 25 bin! 25 bin Müslüman, doğup büyüdükleri toprakları bırakıp Anadolu’ya gidecek. İstersen adanın yarısına sahip ol, gittiğinde sadece bir ev ve 90 zeytin ağacı alacaksın.

İzzet Kabakçı adıyla maruf Midillili bir Müslüman delikanlısı bu arada bir Eleni’ye aşık. Ama ne aşk! Ne doğduğu toprakları bırakabiliyor ne de Elenisini. Yapma etme diyorlar, dinlemiyor. Gün geldiğinde ailesini bindiriyor tekneye, yolluyor onları Ayvalık’a, kendi gidiyor kiliseye, vaftiz oluyor, Lefteris ismiyle Elenisiyle evleniyor. (Hatırlatırım mübadele Türk Rum değil, Hıristiyan Müslüman değişimidir. Rumlukla hiç alakası olmayan, tek kelime Rumca bilmeyen Hıristiyanlarla tek kelime Türkçe bilmeyen Müslümanlar da yer değiştirdi o zamanlar.)

Eski İzzet, yeni Lefteris Kabakçı, doğruya doğru Eleniyle çok mutlu bir hayat yaşıyor. Bir sürü çocukları oluyor. Elenisinden ve çocuklarından başka kimsesi kalmayan İzzet Lefteris de çalışıyor çabalıyor, durumunu iyice düzeltiyor.

Derken 2. Dünya Savaşı başlıyor. İtalyanlar, Yunanistan üzerinden geçip Kuzey Afrika’ya inmek istiyor. Mussolini ültimatom çekiyor: Açın yolu!

Yunanistan, etine buduna aldırmadan 28 Ekim 1940 günü İtalyanlara “ohi!” (hayır!) diyor. O günün adı “ohi günü” olarak kalıyor ve Yunan komşularımız bu günü halen coşkuyla kutlar.

Bu ne demek? Ülkeyi ezip geçecekler.

İzzet Lefteris istese ailesini alıp Türkiye’ye akrabalarının yanına kaçabilir ama kaçmıyor. Aksine gidip Yunan ordusuna yazılıyor. Yüzbaşı rütbesiyle savaşa katılıyor. Arnavutluk sınırındaki Pindos dağlarında çarpışıyor. Kahraman oluyor. İtalyanlar dağları aşamıyor.

İtalyanlar başaramayınca, Nisan 1941’de Almanlar giriyor Yunanistan’a. Diğer adalara ayak basmayan Almanlar Midilliye geliyor. Yüzbaşı Kabakçı bu sefer de kaçmıyor.

Bu arada mühim bilgi: Midilli fena halde komünist bir ada. Bir diğer adı “Kızıl Ada”. (Halen de öyle iyi mi? Midilli’nin Mandamados beldesinde oyların % 99’u komünist partisine gidiyor!) Almanlar partizanları yakalayıp yakalayıp kurşuna diziyor. Tek çare savaşa uzak duran Türkiye’ye kaçmak. Peki kim yardım ediyor partizanların kaçmasına?

Tabii ki bizim İzzet Lefteris. Teknesiyle binlerce insanı Türk kıyılarına atıp hayatlarını kurtarıyor.

Fakat kendini kurtaramıyor. Almanlar bir efsaneye dönüşen Lefteris Kabakçı’nın peşine düşüyor. 15 Mayıs 1943’te Dikili açıklarında, yine partizan taşırken yakalanıyor. 23 Mayıs’ta kurşuna diziliyor.

Yıllar sonra 2000 yılında Midilli’nin girişinde 2. Dünya Savaşı kahramanları için bir anıt heykel dikiliyor. Üzerinde Lefteris Kabakçı’nın da adı yazılıyor.

2006 yılında, Lefteris’in “İzzet” iken Türkiye’ye yolladığı ailesinin torunları Ayvalık’tan kalkıp Midilli’ye geliyor. İzzet’in yeğenlerinin çocukları, torunları, İzzet amcalarının izlerini arıyorlar. Evini barkını buluyorlar.

Ve ne oluyor dersiniz? İzzet’in yeğeninin torunu Ozan, Midilli’de bir Despina’ya aşık oluyor! Aşkla da kalmıyor, 2007 yılında da bir güzel evleniyorlar ve bir oğulları oluyor. Yazları Ayvalık’ta, kışları Midilli’de yaşıyorlar.

Ne denilebilir ki buna? Kader ağlarını çok ama çok acayip örmemiş mi?

Bana bunları anlatan ise İzzet Lefteris’in akrabalarını Midilli’de gezdiren rehber Aris Lazaris. (Soyada dikkat! Laz-aris. O da Trabzonlu! Ve bir Türk kızıyla evli!)

Aris, hikayenin bütününü öğrendikten sonra 2010 yılında Midilli belediyesine gidiyor. Diyor ki başkana: “Başkan, sen anıta Lefteris Kabakçı yazdın ama o adamın tam ismi İzzet Lefteris Kabakçı. Neden inkar edelim ki?”

“Haklısın” diyor başkan ve anıttaki ismi “İzzet Lefteris Kabakçı” diye yeniden yazdırıyor.

Ya işte böyle... Daha neler var...

Mutlu Tönbekici

VATAN