Türkiye'de sosyal medya ve siyaset

Ortadoğu'daki ayaklanmalar sırasında protesto ve bilgi paylaşımındaki rolleri göz önüne alındığında, Facebook ve Twitter gibi sosyal medya araçları baskı altındaki toplumların ellerine güçlü siyasi araçlar verme becerilerinden ötürü son aylarda övgü topluyorlar.

Dünyanın dördüncü büyük Facebook kullanıcı toplumuna sahip demokratikleşen bir ülke olan Türkiye'nin de, sosyal medya aracılığıyla sunulan toplumsal ve siyasi olasılıklar konusundaki farkındalığı artıyor.

Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Özgür Uçkan SETimes'a verdiği demeçte, yakın zaman kadar Türkiye'de sosyal medyanın ABD ve Avrupa'da olduğu gibi - arkadaşlar edinmek, bağlantıları sürdürmek ve randevulaşmak için- kullanıldığını söyledi. Ancak bu durum değişiyor.

"Son iki yıldır siyasi ortamın daha ciddi bir hal almasıyla, sosyal medyanın siyasi ağırlığı da arttı." diyen Uçkan şöyle devam ediyor: "Hem bloglar hem sosyal medya, bir nevi siyasi agoraya, bir forum ortamına dönüşmeye başladı."

Medya sanatçısı Burak Arıkan, Türkiye'de internet ortamında siyasi eylemciliğe sadece sosyal ağ siteleri üzerinden değil, aboneleri binlerce kişiyi bulan isimsiz özel e-posta listeleri yoluyla da yaklaşıldığını belirtiyor.

Sosyal medyanın siyasileşmesini etkileyen önemli bir unsur da internet sansürü tehdidinin artması. Son yıllarda Türkiye'de, en ünlüsü video paylaşım sitesi YouTube olmak üzere binlerce internet sitesi yasaklandı. Daha yakın tarihte, popüler blog sunucu sitesi Blogger kesintili olarak engellenerek, "Bloguma Dokunma" gibi grupların oluşmasına yol açtı.

22 Ağustos'ta çıkarılması planlanan ve internet erişimine filtre uygulayacak olan bir yasa, 15 Mayıs'ta ülke çapında, birden fazla noktada protesto gösterileri düzenlenmesine yol açan dev bir halk protestosuna neden oldu.

Bilgi Üniversitesi hukuk profesörü ve kâr amacı gütmeyen Siber Haklar ve Siber Özgürlükler adı örgütün kurucusu olan Yaman Akdeniz, "Gelecekte bu tür etkileşimleri daha fazla göreceğimizi düşünüyorum." diyerek, siyasi partilerin kendilerinin de kampanyalarında sosyal medyayı kullanmaya başladığını da belirtti.

İnternet sansürü protestosunun organizatörlerinden birisi olan Erdem Dilbaz, kendisinin yer aldığı aktivizm türünün hek bir hedefle sınırlı veya bir grubun himayesinde yürütülmediğini söylüyor.

SETimes'a konuşan Dilbaz, "Bu etkinlikleri ihtiyaca göre organize ediyorum." dedi. "Klasik protesto yöntemlerini bir kenara koyuyor ve alternatif, dikkat çeken türlerde "eğlenaktivizm" düzenliyorum," diyen Dilbaz, Türkçe eğlence ve protesto sözcüklerini biraraya getiriyor.

Arıkan, mevcut aktivizmin büyük oranda korkudan kaynaklandığına inanıyor. Mısır'daki hükümet karşıtı gösteriler sırasında İnternet erişiminin iptal edilmesi gibi olaylar karşısında Arıkan, Türk gençliğinin böyle bir tehdidin kendi ülkelerinde de mevcut olduğunun daha çok farkına vardığını ileri sürüyor.

Arıkan, "Pek çok kişi hükümetin internet'i tümüyle kapatabileceğinden endişeleniyor." dedi.

Bir darbe karşısında çevrimiçi örgütsel stratejileri sıralayan bir makalesinin yayınlanmasınden bu yana Arıkan, "kendisine bu konuda atölyeler düzenlemek isteyen ve hükümet baskısına dayanmak için bu tür yarı uzun mesafe sosyal paylaşımın nasıl yapılacağını öğrenmek isteyen gençlerin geldiğini" söylüyor.

Ancak gerek Uçkan gerekse Arıkan'ın vurguladığı gibi, bu tür internet aktivizminin tehlikeleri de var. İnternet üzerinde aktif olmalarına karşın, gerçek hayatta somut değişiklikler yapma yönünde az çaba sarfeden insanları tanımlamak için "fare aktivizmi" veya "tembel aktivizmi" gibi terimler kullanılıyor.

"Ben, dijital aktivizmle sokak arasında bir bağlantı olması gerektiğine inananlardanım." diyen Uçkan şöyle devam ediyor: "Bir şekilde, bu iki paralel dünya arasında geçirgen bir ilişki olması gerekiyor."

(SETimes.com)