Türkiye ile AB arasında Çevre müzakereleri başladı

Türkiye, AB üyelik müzakerelerinde çevre faslını açarak toplam 33 fasıldan 12'sinde müzakereleri başlatmış oldu.

Çevre müzakere başlığının açılışı için Brüksel'de düzenlenen Hükümetler Arası Konferans'ta Türkiye'yi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu temsil etti.

Katılım konferansında AB adına ise Dönem Başkanı İsveç'in Dışişleri Bakanı Carl Bildt ve AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn hazır bulundu. Rehn yaptığı konuşmada, çevre müzakere başlığının açılmasının önemine vurgu yaparak "Türkiye'nin AB treni rayında ilerlemeye devam ediyor" dedi.

4 yılda 12 müzakere başlığı

Bu yılın ilk yarısındaki Çek Cumhuriyeti dönem başkanlığında "vergilendirme" faslında müzakerelere başlayan Türkiye, devam eden İsveç dönem başkanlığında da tek fasıl açmış oldu.

Çevre faslının açılmasıyla toplam 33 fasıldan 12'sinde müzakereleri başlatan Türkiye, AB katılım sürecinde 2006 yılının ilk yarısındaki Avusturya dönem başkanlığında bir, 2007'nin ilk yarısındaki Almanya dönem başkanlığında üç, 2007'nin ikinci yarısındaki Portekiz ile geçen yıl Slovenya ve Fransa dönem başkanlıklarında ikişer fasıl ve bu yılın ilk yarısındaki Çek Cumhuriyeti dönem başkanlığında bir fasılda müzakereleri başlatmıştı.

AB'nin Türkiye ile 2005 yılında başladığı müzakereler, Kıbrıs sorunu ve Fransa'nın tam üyelik hedefine itiraz etmesi nedeniyle düşük tempoda ilerliyor. Kıbrıs sorunu yüzünden 8 fasılda müzakereler askıya alınırken, tek yanlı olarak Fransa'nın 5 faslı ve son olarak Rumların 6 faslı tıkaması ve bunların bir kısmının çakışması nedeniyle geriye açılabilecek 5 fasıl kalıyor. Bu fasılların açılması için de Türkiye'yi zorlu "açılış kriterleri" bekliyor. Mevcut koşullar altında Türkiye'nin katılım müzakerelerinin gelecek yıllarda daha da yavaşlaması kaçınılmaz görünüyor.

Hırvatistan Türkiye'yi geride bıraktı

Türkiye ile aynı yıl müzakerelere başlayan Hırvatistan bugüne kadar 17 müzakere başlığını başarıyla kapatırken, gelecek yıl 33 faslın tamamında müzakereleri sonuçlandırmayı ve 2011 yılında AB'nin 28'inci üyesi olmayı hedefliyor.

Türkiye şu ana kadar yalnızca bir fasılda, bilim ve araştırma başlığında müzakereleri başarıyla sonuçlandırabildi.

Çevre Bakan Veysel Eroğlu’na göre, bu müzakere faslında Türkiye’nin AB’ye tam uyumunun bedeli toplam 58 milyar euro olacak. Bunun üçte ikisini, yaklaşık 35 milyar euroyu kamu kurumları karşılayacak. Kalanını da özel sektör, AB standartlarına uyum için harcayacak.

Bedel bu kadar büyük olunca, önem de ortaya çıkıyor. Nitekim, çevre faslına hazırlık da oldukça zorlu olmuş.

Tam bu noktada uçak sohbetine AB Başmüzakerecisi ve Devlet Bakanı Egemen Bağış katılıyor;

“Çevre konusunda 1500 sayfalık strateji belgesi hazırladık. Çevre strateji belgesini Türkiye’de 26 kurum hazırladı, 13 Bakan altına imza attı. Sonunda 27 AB üyesi ülkenin tümünün de onayı alındı aynı belge için”

Bağış, yapılan işi anlatmak için geçen hafta Danimarka’da yapılan iklim değişikliği konusundaki dünya liderleri zirvesine de bir atıf, bir teşbih de yapıyor;

“Biz bu belgeyi hazırlayıp, 27 ülkenin hepsinin tek tek onayını alırken, Danimarka’da iklim zirvesi yapılıyordu. Ve biz onay alırken, Danimarka’da tüm dünya liderleri anlaşamamak üzerine anlaştılar…”

 

Sözü burada, Çevre Bakanı Eroğlu yeniden alıyor. Ve bugüne kadar yapılanları, kısa vadede çevre konusunda atılacak adımları anlatıyor, tek tek başlıklar vererek;

“Hava kirliliği konusunda; Şu anda tüm Türkiye’de 116 noktada hava kirliliğini ölçüyoruz. En kritik illerimizde bile hava kirliliği kritik değerlere ulaşmadı. Bu ölçüm noktalarını 2012’de 200’ü aşkın hale getirmeyi amaçlıyoruz.”

“Katı atıklar- Türkiye “vahşi depolama” kavramı ile dünya literatürüne girmiş bir ülke. Bunun anlamı, ormanlara, denizlere, her yere çöp atılmasıydı. Çöp yığınları patladı. 38 vatandaşımız hayatını kaybetti. Şimdi katı atık tesislerini devreye soktuk. Halen 35-40 milyon nüfusun katı atıklarını topluyoruz. Amacımız 2012’de 77 milyonun katı atıklarını toplayabilmek.”

“Deniz kirliliği konusunda da halen 300 noktada mavi bayrak almış durumdayız. Denizlerimize atık bırakılmaması için denetimleri çok sıklaştırdık. Para cezalarını çok ağırlaştırdık”

“Ağaçlandırma erozyonla mücadele konusunda ise OECD’nin takdirini kazandık. OECD Genel Sekreteri Türkiye’ye gelip, bizim erozyonla mücadele konusunda dünya lideri olduğumuzu söyledi.”

Çevre Faslı neleri öngörüyor

Çevre Faslının açılması ve bu kapsamda Topluluk müktesebatına uyum sağlanması halkımızın yaşam kalitesinin artırılması yönünde önemli adımlar atılmasını sağlayacaktır.

Topluluğun çevre mevzuatı, yatay konular (ÇED, çevresel bilgiye erişim, iklim değişikliği, hava kalitesinin yönetimi, endüstriyel kirliliğin önlenmesi ve risk yönetimi, su kalitesi, atık yönetimi, gürültü, kimyasallar ile doğanın ve biyolojik çeşitliliğin korunması başlıkları altında toplanabilir. “27.Çevre” müzakere başlığı altındaki Topluluk müktesebatının üstlenilmesi sürecinde Türkiye, AB Çevre mevzuatının tümünü uyumlaştırmak ve uygulamakla yükümlüdür. Müzakere edilecek tek husus ise, uygulama takvimi ve geçiş süreleridir.

Tarama toplantıları ardından ülkemizin Çevre müktesebatına uyum durumunun değerlendirildiği Tarama Raporu hazırlanmıştır. Raporun sonuç bölümünde Çevre Faslının müzakerelere açılması için iki adet açılış kriteri belirlenmiştir:

- Ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde gerekli idari kapasitenin oluşturulmasına yönelik planlar ve ihtiyaç duyulan finansman kaynakları dahil olmak üzere, bu fasıldaki müktesebatın kademeli uyumlaştırılmasına, uygulamasına ve yürürlüğe konmasına yönelik kapsamlı bir stratejinin aşamalar ve takvimle birlikte sunulması

- Türkiye’nin, ilgili AT-Türkiye Ortaklık Konseyi kararlarına göre tabi olunan çevre müktesebatının uygulanmasına ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmesi.

Söz konusu açılış kriterleri sağlanmış ve 13 Kasım 2009’da Müzakere Pozisyon Belgemiz İsveç Dönem başkanlığına iletilmiştir.

Topluluk müktesebatına uyum, birçok sektör için önemli yatırımlarda (teknolojik, altyapı yatırımları, işletme maliyetleri ve kurumsal yapılanmada yönetimsel değişikliklerden doğan maliyetler) bulunulmasını gerektirecektir. Elbette daha temiz bir çevre ve daha yüksek standartlara ulaşmak zaman alacaktır. Gerekli yatırımların maliyetinin yüksek olması nedeni ile de yatırımlar zamana yayılacak ve özellikle altyapının tamamlanması için belli alanlarda üyelikten sonraki dönem için geçiş süreleri talebimiz olacaktır.

- Atıkların çevreye ve insan sağlığına en az zarar verecek şekilde bertaraf edilmesine yönelik teknolojiler/yatırımlar artacak, özel sektöre yeni iş kolları imkanı oluşacak,

- İnsan sağlığı ve çevre açısından risk oluşturan vahşi atık depolama sahaları kapatılacak veya uygun şekilde rehabilite edilecek,

- Atıkların bütün ülke genelinde belirli bir sistem içinde ayrı toplanması, taşınması, geri kazanılması ve bertaraf edilmesi sağlanacak,

- Özellikle kağıt, karton gibi ambalaj atıklarının ve elektronik atıkların geri kazanımı sağlanacak, ekonomik bir değer olarak değerlendirilerek ülke ekonomisine katkı sağlanacak,

- Tehlikeli atık kapsamında değerlendirilen pil ve akümülatörlerin ayrı toplanması ve bertaraf edilmesi sağlanacak,

Atık üretimi asgari düzeye indirilecek,

- Sanayi üretiminde zararsız hammadde kullanımı ve kullanılan maddelerin geri kazanımı sağlanacak,

-Yüksek oranda kirlilik yaratabilecek endüstriyel faaliyetlere hangi şartlarda izin verilebileceği belirlenecek. Mevcut en iyi teknikler uygulanarak kirliliği azaltmaya ve/veya önlemeye yönelik tedbirler alınacak,

- Sanayi tesislerinin kurulma aşamasından, lisans alma sürecine kadar halkın katılımı sağlanacak,

- Entegre kirliliğin önlenmesi ve kontrolü (IPPC Direktifi) kapsamında sanayi kaynaklı kirliliğin önlenmesi için atık oluşumu ve bertarafı, enerji verimliliği, hammadde kullanımı, gürültü, kazaların önlenmesi gibi hususlar bütünsel bir yaklaşımla ele alınacak,

- Kirliliğin kaynakta kontrolü, azaltımı, atıkların geri dönüşümü gibi önlemlere yoğunlaşılacak,

- İzin prosedürlerini yürüten farklı kamu kurumları arasında etkin bir eşgüdüm mekanizması oluşturulacak ve izinlerin tek elden verilmesi sağlanacak,

- Daha kaliteli yakıt kullanılması hava kalitesinin artırılmasını sağlayacak,

- Daha sıkı hava kalite standartları uygulanmaya başlayacak, daha temiz hava solumamız mümkün olacak,

2014 yılına kadar hava kalitesi 209 istasyon ile izlenecek,

- Halkın çevresel bilgiye erişimi ve karar alma süreçlerine katılımının artması sağlanacak,

- Hazırlanan plan ve programlar (örneğin turizm planları), çevre değerlendirmesine tabi tutulacak ve karar vericilere bu bilgi ile birlikte sunulacak,

- Çevre politikalarının diğer sektörel politikalara entegrasyonu sağlanarak daha sağlıklı bir çevrede yaşama şartları esas alınacak,

- Kamu sağlığını ve çevreyi korumak amacıyla yüzme sularına (deniz, göl, nehir gibi) daha yüksek kalite standartları getirilecek (kamuya açık yüzme sularındaki bazı kimyasal ve mikrobiyolojik maddelerin belirli oranların altında sağlanacak),

- Atıksuları arıtan belediye sayısı artacak,

- Tarım ilaçlarının ve özellikle nitratın yeraltı sularına karışmasının neden olduğu kirliliği önlemeye yönelik önlemler alınacak,

- Daha güçlü bir izleme ve denetleme ağı oluşturulacak ve standartların uygulanması sağlanacaktır.

- Ekonomik büyüme ve doğal kaynakların kullanımı arasındaki ilişki değerlendirilerek biyolojik çeşitliliğin korunması sağlanacak,

- Ülkemizin sahip olduğu doğal zenginlikler ve doğal hayat ülkemizdeki eko-turizmi yaygınlaştıracak ve Türkiye’nin farklı turist gruplarına hitap edebilmesini sağlayacak,

- İklim Değişikliğine ilişkin müktesebata uyum kapsamında sera gazı emisyonlarının ticaretine ilişkin ulusal plan oluşturulacak, endüstriden, motorlu taşıtlardan ve ısıtmadan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmaya yönelik tedbirler alınacak, daha az enerji ile ısınma, daha az enerji tüketen araçlarla uzun yol alma, daha az enerji tüketen teknoloji sistemleri endüstriye entegre edilecek, güneş/rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinecek,

- Avrupa Birliği’nin Yeni Kimyasallar Politikasını oluşturan “Kimyasalların Kaydı, Değerlendirilmesi, İzni ve Kısıtlanmasına ilişkin REACH Tüzüğü” ile kimyasal maddeler için ayrı bir kayıt mekanizması oluşturulacak, risk değerlendirmesi yükümlülüğü ise endüstriye bırakılacaktır.

Kaynak:AB Haber,EurActiv